Tecavüz bir suçtur. Çocuk ve evlilik, sosyal, psikolojik, fiziksel olarak olumsuz sonuçları nedeniyle zaten yan yana gelemez. Bu yasa tasarısında sözü geçen evlilik biçimi suçlunun yapmış olduğu eylemi meşrulaştırır, davranışının ödüllendirilmesi anlamına gelir. Çocuk istismarı, tecavüz vb. vakaların artışına neden olur. Hâlihazırda ki davaların sonuçlarına baktığımızda emsal niteliğinde sayılabilecek sonuçlar tatmin edici boyutlara hala ulaşamamıştır. Ben bu sebeple biz kadınların sokaklarda ses çıkarmasını, mücadele etmesini, karşı çıkmasını özellikle kamuoyu oluşturabilmesi açısından oldukça önemsiyorum. Bizler her olayı duydukça, gördükçe, her davayı takip ettikçe yasaların daha iyi uygulandığını, caydırıcı cezalar verildiğini deneyimlemekteyiz. Kol kırılsın yen içinde kalsın anlayışına hiçbir zaman onay verilemez.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre her çocuk kendisini etkileyen kararlarda katılım hakkına sahiptir ve kendileriyle ilgili maksimum yararla sonuçlanacak kararlar alabilmeleri yönünde desteklenmelidir. Yine ilgili sözleşmeye göre her çocuk korunma hakkına sahiptir ve ebeveynler çocuklarının gelişimlerine uygun olarak onlara yol göstermelidirler. Hiçbir çocuk kendi görüşü alınmadan anne babasından ayrılmamalıdır. Eğer içinde yaşadığı aile ortamı, anne-baba tutumları çocuğun yüksek yararını gözetmiyorsa çocuğun korunma hakkına uygun olarak bakıcı aile ya da diğer alternatif bakım ve koruma hizmetlerinden yararlanması sağlanmalıdır. Bir çocuğun onu istismar eden kişi ile evlendirilmesi başlı başına bu sözleşmenin maddelerine aykırıdır ve bu bir suçtur. Yasa düzenleyiciler bu tasarı ile çocukların düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını yok saymaktadır, çocukların korunma hakkını, güvenli alanda yaşama hakkını yok saymaktadır. Çocukların bebeklik çağından itibaren en temel ihtiyacı güvende hissetmektir. Çocuk onu bedensel ve ruhsal olarak örseleyen biriyle yaşamaya mecbur bırakılarak çocuğun bu hakkı da elinden alınacaktır.
Türkiye toplumu geleneksel bir toplumdur. Bu toplumun ahlaki öğretileri de değişkendir. Daha muhafazakâr bir sosyal yapının içinde yaşayan bir aile toplumsal kaygıları nedeniyle (dışlanma, değersizlik, aşağılanma vb.) çocuğunu istismar eden kişi ile çocuğunun evlenmesini belki onaylayabilir; fakat toplumsal kaygılar öncelikli yerini korurken çocuğun yaşamsal bütünlüğü hiçe sayılmaktadır. Bir devlet her çocuğunu korumak zorundadır. Bu tasarı çocuğu korumak değil, gözden çıkarmak anlamına gelir. O çocuğu maruz kaldığı şiddet ortamında yaşamaya, büyümeye zorunda bırakmaktadır. Taciz, tecavüz her çocuk, her birey için travmatiktir. Tacizcisi veya tecavüzcüsü ile evlendirilen bir çocuk ömrü boyunca travma alanına hapsedilmiş demektir. Çocuğun yaşının küçüklüğü, istismarcının yakınlık derecesi, istismarın şiddeti, süresi, tekrarlayıcı olması ile çocuğun ruhsal olarak olumsuz etkilenmesinin şiddeti doğru orantılı olarak artar. Evlilik çocuk ve istismarcıyı bir araya getirir, bir arada yaşamalarını zorunlu kılar. Bu çocuk için istismarın süresinin, şiddetinin, tekrarının artması ve sürekli hale gelmesi demektir. Çocukken de erişkin yaşa geldiğinde de bu ağır travmayı unutmaması anlamına gelir. Çocuk istismarı erişkinler gibi tanımlayamaz, başlangıçta sevgi, sevilmek, ilgilenilmek vb. olumlu duygularla kodlar. Bu durum onun olaya dair gerçeklik algısını bozar. Çocuk canı yandığında, zorlandığında şikayet etmeye başlar, ama yaşadığı durumun doğru tanımını yapamaz. Bu sebeple çocuk olaydan hemen sonra nadiren istismarı paylaşır ya da açıklar. Bu fiziksel yakınmalarla başlayan ve davranışsal değişikliklere dönüşen bir süreçtir. İstismarcı ile evlilik çocuğun yaşadığı bu travmatik süreci kalıcı ve devamlı kılar.
İstismarcı ile evlendirmek ataerkil ve tamamen akıl dışı bir görüştür. Çocuk istismarını bu devlet eğer bir sorun olarak görüyorsa bu sorunu çözmek için bu alandaki psikiyatr, psikolog, avukat vb. uzmanlardan görüş alarak karar vermelidir. İstismarcı ile evlendirmek gibi bir yasanın çıkarılması çağdışıdır ve kolaya kaçmaktır. Zaten erken yaşta evlilik, erken yaşta gebeliklere, sağlık sorunlarına, eğitimsizlik, işsizlik oranlarının artmasına ve güvencesiz bir yaşama neden olmaktadır. Bu karar insan haklarını, çocuk haklarını ihlal eden bir sürecin başlangıç noktası olur. Çocuk istismarı toplumsal bir sorundur ve çözümüne bütüncül yaklaşılmalıdır. Bu kararı toplumun büyük bir çoğunluğunun onaylamadığı aşikardır. Bu tarz kararlar alınırken demokrasilerde çoğunluk bakışı önemlidir. Aksi durumda baskıcı ve tek elden alınmış bir karar demektir.
Uzman Psikolog Seçil SEZEN