- BM 1975’te ‘kadın on yılı’nı ilan etti. Bir grup akademisyen kadın sorunlarını tartışmaya başladı. Bağımsız feminist hareketin örgütlenmesi YAZKO (Yazarlar Kooperatifi) çevresinde sistemli bir şekilde toplanmaya başlayan kadınların etkisiyle oldu. Yine o sıralarda ODTÜ çevresinde de kadınlar sistematik olarak “Perşembe Grubu” adıyla toplanıyorlardı.
- 1979’da BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen CEDAW’ı (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) Türkiye 1985 yılında imzaladı. Toparlanmaya başlayan kadın hareketi, 1986 Mart’ında yürürlüğe girecek olan sözleşmenin uygulanması için anayasada, yasalarda ve uygulamada sözleşmeye uygun değişikliklerin yapılması talebiyle dilekçe kampanyası başlattılar. 3 bin imza toplandı. Ankaralı ve İstanbullu feministlerin başlattığı ‘Kadınlar Dilekçesi’ adı verilen bu imza kampanyası 1980 sonrasının ilk kitlesel eylemi oldu. Bu kampanya sonrasında CEDAW’ın iç hukuka uyarlanmasını gerçekleştirmek amacıyla Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği kuruldu. Bu gelişmeleri, 1982-90 yılları arasında, özellikle İstanbul ve Ankara’da oluşan küçük grupların gerçekleştirdiği sempozyumlar, kampanyalar, yürüyüşler ve çıkardıkları dergiler, yaptıkları çeviriler takip etti. 1983 yılında Türkiye’nin ilk feminist yayınevi olan Kadın Çevresi Yayınları da kuruldu. Bu dönemde feminist hareketin geliştirdiği en temel feminist yöntemlerden biri bilinç yükseltme gruplarıydı.
- Çoğunluğu akademisyen kadınlardan oluşan harekete, çalışan, genç ve üniversite öğrencisi kadınları da süreç içinde katılması ile sokak eylemleri de başlar.
- 1987’de kocasından şiddet gördüğü için boşanmak isteyen kadının talebini dava hakimi “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!” cümlesiyle reddetti.
- Yoğurtçu Parkı’nda Mayıs ayında yapılan Miting binlerce kadının feminizm ile tanıştığı ilk eylem oldu. Mitinge katılan kadınlar, “Dayağın çıktığı cenneti istemiyoruz”, “Kadınlar! Dayağa karşı dayanışmaya”, “Dayak aileden çıkmadır” diyordu.
- 1989-1990’larda, kadınlar, vapurlarda, otobüslerde, sokaklarda, “cinsel tacize karşı” mor iğnelerin dağıtıldığı, “Bedenimiz Bizimdir” kampanyasını düzenlediler.
- Erkek mekanı olan birahaneleri, kahveleri “bastılar”, “Biz de buralara girebiliriz. Niye karınızı, nişanlınızı, sevgilinizi getirmiyorsunuz?” diye sordular.
- “Eğer aile kadının bunca ezildiği bir kurumsa, ben istemiyorum” diyerek toplu halde boşanma davası açtılar.
- “Geceleri sokakları da istiyoruz” yürüyüşleri yaptılar.
- Bir zamanlar Devlet Bakanı olan Cemil Çiçek, “Flört fahişeliktir” gibi acayip bir laf ettiğinde, “Bu lafa ancak düdük çalınır” diyerek düdük çalma eylemi gerçekleştirdiler.
- Yoğurtçu’daki ilk yürüşle başlayan Dayağa Karşı Kampanya’nın sonucunda, 1990 yılında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kuruldu.
- Türkiye, Mor Çatı’yla evdeki şiddetin vahametini, şiddet gören kadınlara hukuki, psikolojik destek vermenin ve sığınma evlerinin önemini kavradı.
- Feminist kadınlar kampanyanın somut hedeflerinden biri olarak kadın sığınağı açılmasını belirlemişlerdi.
- İlk feminist sığınak 1995 yılında açılabildi.
- Bekaret kontrolü 1980’lerden itibaren kadınların ortaokuldan iş başvurularına kadar birçok alanda karşısına çıkan bir sorundu.
- 1988’de Harita Genel Müdürlüğü işe alacağı kadınlardan bekaret raporu isteyince kadınlar kurumu telgraf yağmuruna tutmuştu.
- 1990’lı yıllarda özellikle ortaöğretimdeki kız çocuklarının intiharlarıyla bekaret kontrolleri gündeme oturdu ve birçok şehirde protesto edildi.
- 1998 Kasım’da önce yurtlara ilgili yönetmelikte düzenleme yapılarak ‘iffete aykırı davranmak’ yurttan atılma gerekçesi olmaktan çıkartıldı. 1999 Ocak’ta da ortaöğrenim kurullarında bekaret kontrolünü meşrulaştıran maddenin yönetmelikten kaldırılacağı duyuruldu.
- TCK 438. Maddesi’ne göre fahişelik yapan kadınlar tecavüze uğrayınca üçte iki ceza indirimi uygulanıyordu.
- 1989’un sonunda Antalya’da N.T adlı bir kadının tecavüz davasını avukatlar, Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler.
- Anayasa Mahkemesi “iffetli kadınları koruduğu” gerekçesi ile maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığı kararını verdi.
- Feminist kadınlar genelev kadınlarını ziyaret ederek, “iffetli/iffetsiz kadın yoktur” gibi pankartların taşındığı bir yürüyüş düzenlediler ve konu günlerce basının ilgi odağı oldu.
- Kamuoyu baskısı o derece yükseldi ki Meclis konuyu ele alarak Ceza Yasası’ndaki fahişeye tecavüzde indirim sağlayan 438.maddeyi 1990 yılında yürürlükten kaldırmak zorunda kaldı.
- Kadının çalışma hakkı, 1990 senesinin son günlerine kadar koca iznine bağlıydı.
- 1990 yılında İzmir’de şarkıcılık yapan bir kadın kocasının çalışma iznini geri alması üzerine boşanma davası açarak Medeni Kanun’un 159. Maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürdü ve Anayasa Mahkemesine başvurdu.
- Ağustos 1990 tarihinde Davaya destek vermek için İstanbul’da bir grup kadın imza kampanyası başlattı. 16 Eylül 1990 tarihinde toplanan 2500 imzalı dilekçe Anayasa Mahkemesi’ne gönderildi.
- Mahkeme kararıyla 29 Kasım 1990 tarihinde 159. Madde iptal edildi.
- 25 Ekim 1997’de İstanbul’da Mor Çatı, Feminist Kadın Çevresi, Jujin, Jiyan Kadın Kültürevi, Roza gibi örgütlerden kadınlar Meclis’te bekleyen aile içi şiddetin önlenmesine dair kanunun çıkartılması için kampanya başlattı.
- Beyoğlu’nda her ay yürüyüşler yapıldı; Bursa, İzmir ve Mersin’den kadınların da çabalarıyla imzalar toplanarak Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Işılay Saygın’a verildi.
- Evden uzaklaştırılması gereken kişinin şiddeti uygulayan kişi olduğunu söyleyen 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa 17 Ocak 1998’de yürürlüğe girdi.
- Her yıl kadın sığınakları kurultayı düzenlemek üzere, ilk kez 25 Kasım öncesinde, 22-23 Kasım 1998 tarihinde yola çıkıldı. Amaç sığınak sayısını artırmak ve deneyim paylaşmaktı.
- Uğradığı şiddeti sığınak desteğiyle geride bırakan ve hayatına çocuklarıyla devam eden Çiğdem’in ilk kurultayda dile getirdikleri halen önemli: “Kısaca tekrar doğdum, dünyaya geldim, sadece hayatım kurtulmadı, sadece hayatımı kurtarmadım, birçok şeyi kazandım, inanılmaz şeyler. Sığınak açılırsa sadece sığınak olmasın, sığınmak adına olmasın bu.”
- “Ferman devletinse sığınaklar bizimdir” sloganı o yıllarda Kadın örgütlerinin sığınaklarını denetleme ve devlete bağlı hale getirme amacı ile çıkarılan bir yönetmeliğe karşı yayınladıkları bildirinin adı oldu.
- 14 Nisan 1990’da Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı kuruldu.
- Üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları yaygınlaşmaya başladı. İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra Antep’ten Mersin’e birçok şehirde yaklaşık 10 üniversitede kadın sorunları araştırma ve uygulama merkezleri açıldı.
- Mor Çatı’nın yanında bugün hala aktif olarak çalışmalarına devam eden KADER, KAMER ve Uçan Süpürge de bu yıllarda kuruldu.
- Ankara’da Kasım 96’da kurulan Uçan Süpürge, 28 yıldır düzenlediği kampanyalarıyla erken evlilikler konusunda Türkiye’de bir gündem yaratmayı başardı.
- Bu yıllarda diğer şehirlerdeki bazı kadın örgütleri şöyleydi: Bursa Bağımsız Kadın İnisiyatifi, Ege Kadın Dayanışma Vakfı, Eskişehir Kadın Kültür Merkezi Çalışma Grubu, Mersin Bağımsız Kadın Derneği, Bursa ve Antalya gibi kentlerde oluşturulan Yerel Gündem 21 kadın grupları…
- Türk hukuku öyle bir yol kat etti ki, bir adamın karısına tecavüz etmesini normal karşılayıp cezalandırmaya gerek görmezken, “evlilik içi tecavüz”ü bir suç olarak tanıdı.
- Küçücük kızların kendilerine tecavüz edenlerle evlendirilmesini yasakladı.
- Töremiz böyle” diye en sudan sebeplerle küçücük kadınların öldürülmesi vahşetine hoşgörüyle bakmaktan vazgeçmek zorunda kaldı.
- 1 Ekim 1992’de İzmir Kadın Platformu, “Medeni Yasa Kadına Tasa Olmamalı” kampanyası başlattı. Medeni Kanun’da değiştirilmesi istenen maddelerden bazıları şöyleydi: Evin reisinin erkek olması (MK.152/1), ortak evin seçiminin kocaya ait olması (MK152/2), kadının kocasının soyadını taşımak zorunda olması (MK 153/1), eve kadının bakması (MK 153/2), evlilik dışı çocuğu tanıma (MK 290-291) hakkının sadece erkeğe verilmiş olması vb.
- Yenilenen Türk Medeni Kanunu, 22 Kasım 2001’de kabul edildi.
- Erkek artık “ailenin reisi” değildi.
- Kanunla getirilen yeniliklerden Türk kamuoyunda en çok tartışılanlardan biri, evlilikte mal rejimlerine ilişkin düzenleme oldu. Eski kanunda mal ayrılığı yasal mal rejimi kabul edilmekteyken, bu kanunla birlikte edinilmiş mallara katılma, yasal mal rejimi haline geldi.
- Ancak yakın zamanlarda evli kadınların, kocasının soyadı olmadan, sadece kızlık soyadlarını kullanabilmeleri konusunda yıllardır yürüttükleri, mücadele sonuçlandı. Medeni kanunu soyadı düzenlemesine ilişkin 187. maddesi de değiştirildi.
- Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) 25 Kasım 2011’de TBMM’de kabul edildi
- İstanbul Sözleşmesi, imzalayıp onaylayan ülkelere, fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet türlerini önlemek için gerekli yasal önlemleri alma yükümlülüğü getirdi.
- Sözleşmeye göre; “Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” kadına kadın olmasında dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddettir.
- “Aile içi şiddet” aile içerisinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da, eski veya şimdiki eşler ya da partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddettir.
- Diğer pek çok kadın platformunun yanı sıra, 300’e yakın kadın örgütünün üye olduğu Şiddete Son Platformu’nun 2011 ve 2012 yıllarında ortaya koyduğu yoğun çabalar ve katkılar ile 8 Mart 2012 tarihinde, 4320 sayılı yasanın geliştirilmiş hali olan yeni bir yasa kabul edildi.
- 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa, şiddet gören veya görme tehlikesi altında yaşayan kadınları ve aile bireylerini korumayı amaçlıyor. Halen önemli bazı eksikleri olan ve “Yeni Şiddet Yasası” olarak da geçen bu yasa, İstanbul Sözleşmesi temel alınarak hazırlandı.
- 2015’de Kadınlar ‘Özgecan Yasası’nın Mecliste Onaylanmasını İstedi.
- 1 milyondan fazla kişinin altına imza attığı ve Meclise sunulan Yasa değişikliği teklifi ile Cinsel Saldırı suçlarında uygulanan, iyi hal ve haksız tahrik indirimlerinin kaldırılması için TCK Madde 102 Meclis gündemine taşındı.
- Ayrıca “Çocukların Cinsel İstismarı”nı içeren TCK 103’üncü maddesi ile, “Reşit olmayanla cinsel ilişki” suçlarını düzenleyen 104’üncü maddesinde de değişiklik yapılması konusu da aynı yasa teklifi ile birlikte sunuldu. Böylelikle “çocuk gelinlerin” önlenmesi için zemin oluşacak ve cezanın arttırılmasını sağlanacak.
- Türkiye’de kadınların, yüzde 39’u fiziksel şiddete, yüzde 15’i cinsel şiddete, yüzde 44’ü duygusal şiddete, yaşamlarının herhangi bir döneminde eşleri veya birlikte oldukları kişiler tarafından maruz kalıyor.
- Türkiye’de 2009 yılında 105, 2010 yılında 165, 2011 yılında 121, 2012 yılında 135, 2013 yılında 214, 2014 yılında da 286 2015 yılında 303 kadın öldürüldü.
- En çok cinayet işlenme gerekçesi boşanma ve ayrılık. Kadınlar en çok kocaları, eski kocaları, erkek arkadaşları ve eski erkek arkadaşları tarafından öldürülüyor.
KADIN HAREKETİNE DESTEK VER. Şiddete ortak olma!
DEVAM EDECEK….